Anne karnındaki gelişimini tamamlayan insan canlısı yeni yuvası olacak dünyaya çok hazırlıksız gelir. Onu koruyacak ne bir kabuğu ne de bir pençesi vardır. Bakım veren kişi bu taze canlının hem eli hem ayağı olur; onu besler, temizler, giydirir, uyutur, sakinleştirir.
İnsan yavrusunun beslenip geliştikçe fiziksel yeterliliği artar, yeterliliği arttıkça da bakım verenin elinden bu görevleri alır, becerileri kendi içine koyar. Kendi eliyle portakalını yer, istediği yere doğru bedenini yürütür, ıslak çoraplarını kendi çıkarıp, temiz çoraplarını giyer. İşler sağlıklı yürüdüğünde ihtiyaçlarını karşılayabilen bir yetişkin ortaya çıkar.
Bakım veren ona müsaade etmezse, çocuğa yeterince tecrübe edeceği alanı açmazsa bu becerileri gelişmez. Kaslarını kullanmayı bilmez, kişisel bakımını kendi başına gerçekleştiremez, birilerinin onu çekip çevirmesine ihtiyaç duyar. Yaş alır ama büyüyemez.
Dünyaya gözlerini açan insan canlısının, içine doğduğu topluma ilişkin de bir bilgisi yoktur. Yaptığı davranışların, verdiği tepkilerin, hissettiği duyguların uygun olup olmadığına ilişkin pusula görevini gören onay mekanizması başlangıçta çocuğa bakım verenin içindedir. Düştüğünde avazının çıktığı kadar ağlayışı, içinden gelen çizgilerle oluşturduğu resmini gönlünce renklendirmesi, sevdiği oyuncağını paylaşmak istememesi, kendi beğendiği kıyafet ile güne başlamak istemesi, arkadaşlarından, ailesinden farklı düşünüp hissetmesi, bedenine yaklaşılmasından, öpülmesinden, gıdıklanılmasından hoşlanmaması, olumlu duyguları kadar olumsuz duygularını da ifade etmesi bakım verenin onayından geçer.
Çocuk bilişsel ve duygusal yeterliliği arttıkça bu onay mekanizmasını da bakım vereninden alır, kendi içine koyar. Süreç doğaya uygun sağlıklı bir şekilde geliştiğinde çocuk yaş aldıkça büyür, kendi imkânlarını ve çevreyi hesaba katarak karar alabilen, çevreden bağımsız kendine ait özelliklerini sergileyebilen, istek ve ihtiyaçlarını fark edip sağlıklı bir şekilde talep edebilen bir yetişkin haline gelir. Ancak, bakım veren tarafından çocuğun girişimleri bastırılır, kendine özgülüğü utandırma ile geri çevrilir, aldığı her kararda başarısız olduğuna ilişkin geri bildirim alırsa, çocuğun içine alması gereken onay mekanizması bakım verende kalır.
Çocuk yaş alsa da bakım vereni memnun eden ve onu hayal kırıklığına uğratmayacak, onun onaylayacağı kararlar verir. Yaş aldıkça ilişkide bulunduğu insan sayısı artar ve içine koyamadığı onay mekanizması bakım verenden dış dünyaya saçılır. Romantik partnerin, arkadaşların, amirlerin içine yerleşir. Sonunda sürecin mağduru olarak kararsız, neye ihtiyacı olduğunu fark etmekte zorlanan, fark ettiğinde bastıran, harekete geçemeyen, karşı tarafı memnun edici, kendini tüketici kararlar veren ve öfkeli bir varoluşla hayatta kalmaya çalışır.
***
Büyümek, yetişkin olmak; seçme şansı olmadan bir evi satın alıp orada yaşamaya başlamak gibidir. Kendinden önceki sahipleri eve ne kadar kötü bakmış olurlarsa olsunlar artık devir teslim işlemleri yapılmıştır. Sorumluluk yeni ev sahibindedir. Eski sahibinin duvarlarda oluşturduğu çivi izleri ve lekeler korunup çerçevelenmez, kırık dökük demirbaşlar anıtlaştırılmaz. Kollar sıvanır, eksik gedik araştırılır, bir yol haritası çıkarılır, tadilata başlanır, zaman geçtikçe de büyüklü/küçüklü değişiklikler yapılır.
Büyümek, yetişkin olmak; kişisel sorumluluğunu bakım verenden teslim almak, saçılan onay mekanizmasını titizlikle kendi içine koymak, istek ve ihtiyaçlarını keşfedip bir an önce tadilata girişmektir. Bakım verenlerin izlerini tespit edip, ihmallerini ve verdikleri zararları anıtlaştırmadan kendini onarıp, kendine bakım verebilmektir.
Büyümek; içindeki yerleşim yerine önce telafinin sonra da yenilenmenin yapıldığı bir şantiye alanı açmaktır. Sabırla, şefkatle, özenle kendini inşa etmektir.
Sağlıkla…
Psikolog Gülşah Öncü
Gölcük, Ocak 2024