Başı sonu belli olmayan bir durum ergenlik. Aslında biz yetişkinlere, ebeveynlere, ruh sağlığı uzmanlarına göre sınırları, içeriği çok “net” olan bir durum. Bu dönemde ne normal ne değil, ne doğru ne yanlış hepsini “çok iyi” biliyoruz. Bilmesine biliyoruz ama pratikte (yaşamda) sorunlar yaşıyoruz. Yaşanan sorunları farklı başlıklar, kategoriler altında toplayıp ve her biri için ayrı çözüm önerileri getirebiliriz. Bunu yapmaya başlamadan önce atmamız gereken adım ve en çok yapmamız gereken şey “anlamaya çalışmak” olmalı. Ne olduğunu, nasıl olduğunu, niye olduğunu ve neler olacağını düşünmeye, anlamaya çalışmak.
Yaşanan sorunlar karşısında düşünmek, sorun hakkında düşünmek, düşüncelerimiz, neden böyle düşündüğümüz üzerine düşünmek belki de insan için en zor durumlardan biri. Toplumsal olarak düşünmeye dirençli bir yapıdayız. Bu durumun da farklı nedenleri var tabi ancak konumuz bağlamında düşünecek olursak; ergenler karşısında nasıl daha fazla ve farklı düşünebiliriz daha çok buna kafa yormalıyız. Düşünme süreçlerimize daha fazla girmeden bir uyarıda bulunmak istiyorum. Bu yazının; ergenliği tüm hatlarıyla ele almak gibi bir hedefi olmayıp ve ergenlik döneminde yaşanan sorunlara da bütüncül çözümler getirmek gibi bir gayesi yoktur. Bu konuda internette yaptığınız aramalarda ya da kitapçılarda “psikoloji, aile, sağlık” için ayrılmış raflarda konu hakkında bilgi alabileceğiniz onlarca kitap, kaynak site bulabilirsiniz. Bu yazının amacı; ergenliğe farklı bir bakış açısı getirebilmek ve ebeveynlere, ailelere, eğitimcilere ergenlik konusunda zihinlerinde bir “alan” açabilmek.
Farklı bir bakış ve o’na ait bir alan dedik. Bu iki konuyu ergenliğin tam da iki ana meselesi gibi düşünebiliriz. Birçok uzman, kuram ergenliği ikinci bir doğum olarak ele alır, insan canlısının ilk doğumu ana rahminden dünyaya gelişidir ikincisi ise çocukluğun sonlanıp yetişkinliğe geçişin provalarının yapılacağı ergenliğe başlangıç dönemidir. Çocuk yetiştirirken okuduğunuz, duyduğunuz, öğrendiğiniz, bildiğiniz ve işe yarayan bilgiler ergenlikte işe yaramaz, anlamsız hale gelir. Ne diyeceğimizi, ne yapacağımızı bilemeyiz, çaresiz hissederiz, bir şey yapmak, söylemek zorunda hissederiz ve söyleriz de yaparız da. Biz ebeveynler olarak tüm bu karmaşaları yaşarken, bize bunları yaşatan “ergen” acaba neler yaşıyor, düşünüyor ve hissediyor? İşte tam bu noktada o’na zihnimizde bir alan açmamız gerekiyor. Biz ergenlik ve hayat hakkında o kadar çok şey biliyoruz ki (!) ergen bir şey yaşadığında hemen yapması gerekenleri ve olması gerekenleri bir çırpıda sıralayabiliyoruz. Tüm bunları ergen kendisi yaşar ve anlamlandıramazken biz onun adına hem yaşadığına anlam verebilen hem de olması gerekenleri bilen olabiliyoruz. Bu tutumumuzun onlara hiç iyi gelmediğini bilerek yola devam etmeliyiz.
Amacımız ergeni anlamak ona yardımcı olmaksa önce ona bu dönemde ne olduğunu ve ergenliğin aslında ne olduğunu bilmemiz ve anlamamız gerekiyor. Ergenlik ne bir sorundur ne de bir krizdir sadece insan canlısının gelişiminin bir basamağı, dönemidir tıpkı bebeklik, çocukluk gibi. O halde bu doğal ve gelişimsel meselenin beraberinde neleri getirdiğine ve götürdüğüne bakarak devam edebiliriz çünkü anlamamıza yardımcı olacak şeyleri burada bulacağız. Bir alışveriş süreci gibi düşünebiliriz ergenliği, bir bedel ödeme, bir dönüşüm alanı gibi. Çocukluğumuzu veririz yetişkinliğe geçiş için ve bu pazarlığı ergenlikte yaparız. Ne kadarını verdiğimiz nasıl bir yetişkin olacağımızı belirler, belirlemiştir. Ergenlik aslında bir kayıp sürecidir. Ergenlikle beraber canlı, çocukluğunu kaybeder. Anne babayla yaşadığı o sıkı birliktelik bu dönemle birlikte azalır ve kaybolur. Bu durum bir kayıp duygusu getirdiği gibi bir yas sürecini gerektirir diğer tüm kayıplarda olduğu gibi; gidenlerin yasını tutmak gerekir. Talat Parman’ın da kitabında işaret ettiği gibi “giden ve bir daha geri gelmeyecek olan çocukluğun hüznü ergenlikte yaşanır, ergenlik bir yas sürecidir ve mutlu ergen yoktur” der.
Çocukluğun gidişi, yetişkin olmanın provaları, bedensel dönüşüm, duygusal gerilimler, hormonların patlama noktasında değişim ve dönüşümü, arkadaşlık ilişkileri, akademik gelişim, sosyal gelişim, hedefler, aile içi ilişkiler, kardeş ilişkileri ve ekleyeceğimiz birçok başlık bu döneme denk gelir ve bu dönemde halledilmeye çalışılır. Bir yazarın ifade ettiği gibi “şu hayatta ergen olmaktan daha zor bir şey varsa o da ergen anne babası olmaktır” der. Evet ergenlik zordur, ergen için yaşam, yaşanması gerekenler çok zordur ancak aynı zorluklar vakti zamanında kendileri de ergen olmuş anne babalar için de geçerlidir. Böyle olduğu için de bir ergene yardımcı olmaya çalışıyorken mutlaka ebeveynlerin desteğine başvururuz. Desteğini aldığımız gibi onlara destek olmaya çalışırız çünkü her dakika değişen düşünce, duygu, davranışa sahip bir canlıya eşlik etmek hiçte kolay değildir.
Ergenliğe geçişle birlikte çocuğun tüm bildiği doğrular silinir, her şey yeniden yazılmalıdır çünkü artık işe yaramıyorlardır. Hiçbir şey eskisi gibi değildir. Aynada gördüğü kendisi değildir. Aynaya bakmak istemez ama en çok da ayna karşısında vakit geçirir. “Ben kimim?” sorusu en çok bu dönemin konusudur. Kim olduğunu anlamaya, bulmaya, yolunu çizmeye çalışır. Her sabah, her akşam yeni bir konu, yeni bir sorun önümüze gelebilir. Çoğu kez benzer çözümler, söylemler getiririz ona ve bazen de bir gün beyaz dediğimize başka bir gün siyah deriz. Tıpkı bir şey istediğinde “olmaz sen büyüdün artık” derken başka bir gün “dur bakalım sen daha çocuksun” dememiz gibi. Bu durum ergenin en çok kafasını karıştıran meseledir. Ben çocuk muyum değil miyim? Büyüdüğünü kabul ederse birçok şeyden vazgeçmesi gerekiyor. Çocuk kalırsa da büyüklerin dünyasından birçok şeye kavuşamamış oluyor. Bu konuyla ilgili çocukların kafası karışık olduğu gibi ebeveynlerin de kafası hayli karışık durumda aslında. Çocuk desen değil yetişkin desen hiç değil. Giyim de geliştirilen “garson boy” tanımı tam bu dönem için kullanılabilir. Ergenler için ne çocuk ne yetişkin deriz ya aslında bu yanlıştır. Ergenler hem çocuk hem yetişkin olan canlılardır. Ergenlikten sonraki dönemde ise çocukluğu tamamen bıraktığımız, çocuk olmaya hakkımızın olmadığına inandığımız yetişkinlerin “sıkıcı” dünyasına adım atarız. Örneğin 15 yaşındaki çocuğu için “hala çizgi film izliyor hocam” diyen bir anne ya da baba, neye işaret ediyor, neyi yanlış yapıyor, içindeki çocuğa (tabi böyle bir şey mümkünse) ne olmuş ve bu durumda “aslında” ne olmaktadır hepsini ayrı ayrı ama bir başlık altında düşünmeliyiz.
Ergen nereye ve neye erer? Ergenlik; biyolojik cinsiyetimizin özelliklerini kazanmaya başladığımız, üreme özelliklerimizin, cinsel kimliğimizin, duygusal, fiziksel ve psikolojik olarak hızla gelişimimizin tamamlandığı bir dönem. Ergen aslında cinsel bedene, cinselliğe ve üreme özelliğine erer. Yani erginleşmiş olur. Yavrulama, aile kurabilme özelliğine ermiş olur. O zaman bu dönemin ana meselelerinden biri de cinsellik olacak. Biyolojik cinsiyetine ait kimlik özelliklerini tanımak, anlamak aynı zamanda toplumsal cinsiyet atıflarına dair tüm karmaşaları da çözümleyerek ilerlemesi gereken bir dönem. Bu konularda doğru kaynak ve kişilerden bilgi alması, yönlendirilmesi ve rahatlatılması çok önemlidir. Bildiğiniz ve anlatabileceğinize inandığınız konuları çocuklarınızla konuşmanız çok önemli. Bu konuların tabu olmadığını sağlıkla ilgili olduğunu, konuşulabilir olduğunu, aklına takılanları sorabileceğini, sorması gerektiğini ona anlatmalıyız. Tabi bunu yaparken bizlerin de doğru bilgilere ve doğru anlatım tekniğine sahip olmamız gerekiyor aksi durumda bilgi verelim derken daha çok kafasını karıştırabiliriz.
Ergenliğini yaşayan çocuğunuza zihninizde o’na özel bir alan açın dedik. Zihninizde açtığınız gibi yaşamınızda da ergenlikle birlikte onun ayrı bir alanı olması gerekir. Mümkünse ona ait bir oda, ona ait eşyalar, ona ait kurallar, ona özgü durumlar ve daha fazlası. Tüm bunlar ergenin kimliğini oluşturabilmesi, yazabilmesi ve kazanabilmesi için destek noktaları olacaktır. İkinci doğum olan bu dönemde ergenin her şeyi yeniden yazması, tanımlaması gerekmektedir. Bunu yapmak hiçte kolay değildir, ebeveynler olarak bu durumun farkında olarak hareket etmeliyiz. Kaygılandığında, sinirlendiğinde, öfkelendiğinde, üzüldüğünde, kızdığında, istemediğinde, yapmadığında ve tüm olumsuz durumlarda zihnimizin bir tarafı durumu düşünürken diğer bir tarafı mutlaka bu yaşadığının ergenlikle ilgisi ne (?) diye sormalı, düşünmeli ve yorumlamalı. Ergenin kimliğini yazması hiçte kolay değil dedik aynı şekilde sizlerin de bunları bu kadar hassas ve ince bir şekilde düşünmeniz bir o kadar zor. Ergenin destek noktalarına ihtiyacı olduğu gibi sizlerin de mutlaka bir destek almanız sürece büyük kolaylıklar ve katkılar sağlayacaktır. Çocuğunuzla ilgili anlamlandıramadığınız, kaygılandığınız, adını koyamadığınız tüm durumlarda mutlaka bir uzmandan yardım alarakbu durum üzerine beraber düşünmenizi tavsiye ederim.
Ergenliğin bir süreç olduğunu söyledik. Bu süreç sonunda aslında varmaya çalıştığımız yer; özgüvenli, ayrışabilmiş, kendi kimliğini oluşturmuş, sizlerle samimi ilişki içinde olan bir birey ortaya çıkarmak olmalı. Bizim durduğumuz yerin ise onun için her zaman her durumda yanaşabileceği “güvenli bir liman” olduğundan emin olmamız gerekiyor. Şunu unutmamalıyız; hataları olacak, yanlışları olacak, bunlardan ders çıkaracak, öğrenecek. Yanlış yaptığında ya da başına kötü bir şey geldiğinde bize gelip, bizden yardım isteyebilir durumda olmalı, böyle düşünmeli ve hissetmeli. Duruşumuz eğer ona; “onlara söylersem işler daha kötü olur” mesajı veriyorsa bunu acilen değiştirmek için bir şeyler yapmalıyız. Çünkü onların bizden istedikleri tek şey kendilerini inşa ederken onlara her durumda destek olmamız ve hayatta kalmamız…
Şamil Saribaş
*Talat PARMAN’ın “Ergenlik” üzerine yazmış olduğu ve Bağlam Yayınları’ndan çıkan kitabının özgün adıdır.