“Yaşamın bize sunduklarına karşı sükûnetimizi koruyarak denge arayışında olursak mutluluk için iyi bir başlangıç yapmış oluruz” diyen Aile ve Çift Terapisti, Psikoterapist Şamil Saribaş, stoa felsefesinden yola çıkarak yaşamımızı ve mutluluğumuzu nasıl kontrol edebileceğimizi bizimle paylaştı.
Bazı konular herkesi aynı şekilde mutsuz etmez. Hatta bazı konular bazı insanları mutsuz da etmez. Peki, bu farka neden olan nedir? Örneğin; hayır diyememek konusu birimiz için yaşamımızın temel sorunsalı haline gelebilirken, bir başkası için bu konu hayatının gündemi bile olmayabiliyor. Farka neden olan durumu, stoa felsefesinden yola çıkarak ve özellikle başlıkta da vurgulanan “kontrol” meselesi üzerinden anlamaya çalışmak mümkün.
Her ne kadar anlamı zaman içinde farklılaşmış olsa da özünde stoa felsefesini benimsemiş ve “her türlü baskı (acı ve zevk dahil) altında sakin kalabilen ve duygusal aşırılıklardan kaçınan kişi” için stoacı tanımı yapılabilir. Stoacılar “insanın yaşamı nasıl olmalıdır” sorusuna odaklanmışlardır. Özetle de “doğaya uygun” bir yaşam üzerine öneriler getirmişlerdir. Aynı biçimde mutluluğa da ancak doğaya uygun bir yaşamla ulaşılabileceğini savunmuşlardır.
Gelecek için kaygılanmaktan vazgeçin
Stoacı devlet adamı Seneca “Biz yaşamayı beklerken hayat gelip geçiyor” demiştir. ‘Beklerken’ ile kastettiği daha iyi, daha güzel, gelecekteki bir yaşam denebilir. Ancak bu yaşama ilişkin oluşan beklenti, belki de hiç kontrolümüzde olmayan durumların bir araya gelmesine yönelik bir oldurma isteğinden öteye gitmiyor olabilir mi? Bu açıdan düşünerek geleceğin inşa edilmesini beklemek yerine; yaşamımızın kontrolünü elimize alıp, gerçekçi bir değerlendirme ile doğru ve sağlıklı düşünerek önlemler alabilir ve bugün, şu anda mutlu olabiliriz. Mutluyuzdur belki de, haberimiz yoktur. Olamaz mı?
Yaşamı ve insanları olduğu gibi kabul edin
Epiktetos “Senin huzursuzluğun başkalarıyla değil kendinle bağdaşmadığın içindir” demiş ve eklemiştir “Mutluluğa giden tek bir yol vardır. Bu da irademiz dışındaki şeyler yüzünden kaygılanmayı bırakmaktır”. Kabul etmek hem mutluluk hem de doğamıza uygun bir yaşam için çok önemli bir başlangıçtır. Dalgalarla boğuşmak yerine sörf yapmayı denemek ve olan dalganın doğasını kabul etmek bize keyif verebiliyorsa, yaşamın diğer getirdiklerini ve insanları da olduğu gibi kabul etmek bizi mutlu edebilir. Stoacı imparator Marcus Aurelius da “Yazgının sana verdiği şeylere uyum göster” diyerek yaşamın, kaderin getirdiklerini olduğu gibi kabul etmemizi bize öğütlemiştir.
Mutluluğu dış koşullarda aramayın
Aurelius, “Hayat hiçbir zaman değişmez. Ama düşünceleriniz değişebilir. Hayatın değişmesini istiyorsan düşüncelerini değiştirmelisin” demiştir. Mutluluk için değişimi dışarıda aradığımızda hüsrana uğrama ihtimalimizin çok yüksek olduğunu öne sürer. Ancak buna karşın düşüncelerimizin kontrolü bizde olduğundan mutluluğumuz için sağlıklı olan adımın düşüncelerimizin değişimine odaklanmakta olduğunu belirtir. Stoacılar dış koşullar yerine düşüncelerimize odaklanmanın önemine dair “İnsan, hapisteyken bile mutlu olabilir” savında bulunmuşlardır. Bunu da “Çünkü mutluluk insanın kendisine dönüp kendi içinde çözümleyip başarabileceği bir şeydir” diyerek açıklamışlardır.
Doğaya uygun yaşayın
İnsanın temel amacının mutluluk olduğunu savunan stoacılıkta; mutluluğa ulaşmak için doğaya uygun yaşamak gerektiği öne çıkar. Tutkuların esiri olunmadan, bilgece, adaletli olunarak ve doğayla bütünleşip, dünya vatandaşı olmak hedefi taşınırsa mutluluğa ulaşabileceğimiz ifade edilir. Doğaya uygun derken, kendimizin de doğa olduğunu, doğaya ait ve doğanın bir parçası olduğunu unutmadan yaşamamız gerektiğini öğütlerler. Bunun da ancak kendimizi tanımakla, bilmekle buna çaba göstermekle mümkün olacağını söyleyebiliriz.
Tutkularınızın esiri olmayın
Epiktetos, “Olan her şeyin senin istediğin gibi olmasını arzulama, aksine her şeyin olduğu gibi olmasını iste, böylece yaşamın huzurlu olacak.” demiştir. Arzu ve tutkularımız bizim kontrolümüzde değildir ancak onların buyruğu altına girmemek bizim elimizdedir. Stoacılar tutkularımızla başa çıkmada bize tercih etme ve reddetme kavramını hediye etmişlerdir. Tutkularımız karşısında da kendimizin efendisi olup yaşamımızın kontrolünü elimizde tutabilir, mutluluk yolunda iyi bir başlangıç yapabiliriz.
Özgürlüğün peşinden gidin
Mutlu bir yaşamın özgürlüğe bağlı olduğunu savunan stoacılardan, bu yolculuğun kendini ve doğayı keşfe yolculuk yapmakla başlayabileceğini öğreniriz ve olaylara duygularımızla değil sadece mantığımızla yaklaşmamız gerektiğini. Diğer taraftan özgürlüğümüzün, kontrolümüzde olmayan şeyleri küçümsemekle mümkün olacağının altını çizmişlerdir.
Sakin, uyumlu ve dengeli bir yaşamı benimseyin
Yaşamı kaygı ve korkuların yönlendirmemesi gerektiğini savunan stoa felsefesi, her zaman sakinlikten yana bir yaşamı amaç edinir. Hoşgörü, yaşamın neredeyse olmazsa olmaz bir değeridir. Yine hoşgörüden hareketle yaşamın; uyum, denge, ölçülülük ve bilgelik üzerine kurulu olmasının mutluluk getireceğini vurgular. Bu bakış açısıyla; her zaman sükûnetimizi korur, yaşamın ve doğanın getirdiklerine kabul edici yaklaşır, uyumu yakalama çabasında olur ve her zaman bir denge arayışında olursak mutluluk için iyi bir başlangıç yapmış oluruz.
Her zaman adil ve dürüst olun
Adalet ve dürüstlük stoacı yaşamın en önemli ilkeleri ve değerleridir. Her zaman “iyi insan” tanımına, hedefine uygun yaşamamız öğütlenir. Dünyadaki değerli olan tek şeyin “doğruluk ve adaletle sürdürülen yaşam” olduğunu vurgularlar. Kendimize, çevremizdekilere ve doğaya ne kadar dürüst, samimi olur ve hakkaniyetli davranırsak yaşamımız bir o kadar mutlu ve anlamlı olacaktır.
Karar alırken asla acele etmeyin
Özellikle cahiller ve düşünmeden karar verenler karşısında sabırlı olmamızı, aceleci davranmamamız gerektiğini öğütler stoa felsefesi. Mutluluk için: anın kıymetini bilip, geçmişe ve olaylara takılmadan, sadece bugünü ve olanları değerlendirip, mantıkla hareket eden, neden sonuç ilişkisi içerisinde, suçlayan değil anlamaya çalışan bir bakış açısıyla, soğukkanlılıkla tercih ve reddetme hakkını kullanan sakin, sabırlı bir duruşa ihtiyacımız var.
Bugün gelin bir karar alın ve artık geçmişteki hata ve pişmanlıklarınızla kendinizi daha fazla yormayın. Hem kendinizi hem de diğerlerini bağışlayın. Kontrolünüzü yeniden elinize alın ve mutlu bir yaşam için kendinize yeni yol haritaları, yeni yaşam ilkeleri belirleyin. Özgürleşmenizin ilk adımı olarak yeni ve güzel aralıkları keşfe çıkın.
Stoacılar ahlak açısından en büyük sorunlardan biri olarak eğitimsizliği öner sürmüş ve insanın eğitim yolculuğunu “kendi veya bir başkasını artık suçlamadığında” tamamlayacağını savunmuşlardır.
Velhasıl son söz yerine de; suçlamanın hayatlarımızdan tamamen çıktığı, kontrolümüzde ve özgürce bir yaşam dilerim.
*Bu yazı, Özne Dergisi’nin güz 2018’de çıkan “Stoa Felsefesi” kitabından faydalanılarak hazırlanmış ve son düzenlemesi stoacı Psikolog, Gülşah Öncü tarafından gerçekleştirilmiştir.
Psikoterapist Şamil Saribaş
Aile ve Çift Terapisti