İnsan yavrusu olarak dünyaya ‘erken’ gelişimizin sonucu çaresizlik duygusu ruhsallığımızda önemli bir yer kaplar. Hayata dair birçok yapıp etmelerimiz bu duygudan uzaklaşmak, karşılaşmamak ve onu bertaraf etmek içindir. Aslında çaresizlik bize sınırlarımızı öğreten, kaynaklarımızı gösteren, ihtiyacımızı ve mükemmel olmayışımızı hatırlatan harika bir duygudur. Çaresizliği hayatımızda nereye koyduğumuza göre yaşamımız iyi ya da kötü yönde şekillenir. Çaresizlik bizi depresyona da sürükleyebilir; üretime, yaratıma, dayanışmaya ve mutluluğa da…
İlk adım olarak çaresizliği doğamızın bir parçası ve bir doğa olayı gibi ele alırsak iyi bir başlangıç yapmış oluruz. Nasıl ki doğa olayları (deprem, sel, yangın, fırtına v.d) karşısında çaresiz kalıyor ancak sonrasında bir şekilde dayanışma ile üstesinden geliyorsak ilksel, içimizden gelen çaresizlik duygusu ile de aynı yolla başa çıkabiliriz. Bu tablo da bizi yardım isteme davranışına yönlendirir.
Yaşamımızın başlangıcında uzun bir süre başkasının (özellikle anne, ebeveynler) bakımına muhtaç kalmamızın sonucu yardım meselesi hayatlarımızda hep çetrefilli bir konu olur. Yardım istemek hem çok zor hem de çok kolaydır. Zordur çünkü bizi çocukluk anılarımıza, çocuksuluğa geri döndürür. Kolaydır çünkü yaşamımızın ilk ve çok uzun bir dönemi bu ilişki, beceri ile geçmiştir. Bu iki uçlu durum bizde arada kalma duygusu yaratır ve oradan çıkmazsak ikinci bir (arada kalmanın, kararsızlığın getirdiği) çaresizlik durumu daha yaşatır. Bu zinciri kırmanın ilk adımıysa paylaşmak ve yardım istemektir.
Mesleki çalışmalarından çokça faydalandığım ve görüşlerine kıymet verdiğim meslek büyüğüm Psikoterapist Oktay Şılar şöyle der; “canlı, ihtiyacına yönelir”. Kastettiği metafor, tüm doğanın bir düzen ve sistem içinde yaşadığı ve hepimizin de aslında bu sistemin içinde (doğalımızda) ihtiyacımıza yönelişimizin spontan olduğunu ancak, gelişimimiz, kişilik özelliklerimiz, kültür v.s faktörler nedeniyle bunu bir şekilde sekteye (yardım isteyemeyişimize) uğratmamızdan bahseder. Psikoterapi ile hedeflenen de genellikle bu doğallığın ve spontanlığın yeniden kazanılmasıdır.
Problem çözmenin ilk adımı problemi doğru tespit etmek ve iyi tanımlamaktır. Sonrası ise sağlıklı ve işlevsel çözüm arayışları ile gelir. Tam burada başlığımıza dönerek dayanışma kavramına değinmek istiyorum. Ülke olarak son günlerde yaşadığımız birçok felakette iyi dayanışma örneklerini bir kez daha gördük. Kültür olarak zor zamanlarda dayanışmayı iyi biliyoruz ancak doğalında dayanışmak konusunda notumuz biraz düşük açıkçası. Bunun da nedenlerinin; empati, merhamet, diğerkamlık (özgeci davranış), paylaşım ve problem çözme kavramlarında saklı olduğunu düşünüyorum. Anadolu coğrafyası olarak aslında dayanışmanın en güzel örnekleriyle dolu bir mirasa sahibiz. Belki de yapmamız gereken bu mirasın tozunu alıp, hayatlarımıza yeniden katmaktır.
Ercan Kesal, Peri Gazozu romanında “birbirimizin hayatlarının içindeyiz ve insan olmak galiba ‘diğerkâm’ olmaktan geçiyor” derken çok güzle bir tanım vermiş. Birbirimizin hayatlarının içindeyiz! Aynı gemide olmaktan bahsetmiyor mu?
Diğerkamlık unutulmaya yüz tutmuş bir kelime ve kavram. Farsça kökenli kelime başka ve sevgi kelimelerinin bileşimi. Kendini düşünmeden başkalarını düşünmek, kendi menfaati pahasına başkalarına fayda sağlamaya ilişkin davranış özelliği. Dilimizde özgecilik olarak da yer bulmuş bir kavram. Empati, sempati, merhamet, gönüllülük, yardımseverlik kavramlarına yakın ancak onlardan farklı bir kavram. Özünde saf sevgi ve iyilik yapma, yardım etme vardır. Başkası için herhangi bir şart koşmadan sadece onun (öteki) için beklentisiz yardım etmek için yardım etmektir diğerkamlık.
Marmaris’e yerleştikten sonra psikoterapi seanslarımda; yardım istemenin zorluğunu aşıp, başkaları için kendin kadar düşünmeyi de hayata geçirmeyi başarabilmiş onlarca gerçek yaşamöyküsüne tanıklık ettim. Bu tanıklıklar yardım kavramıyla ilgili Bert Hellinger’in görüşlerini çağrıştırıyor bende. Aile dizimi terapisiyle tanınan ve sistemik aile terapisine önemli katkılar getirmiş Psikoterapist Bert Hellinger Yardım Etmenin Düzenleri kitabında şöyle ifade eder: "Biz insanlar her bakımdan başkalarının yardımına muhtacız. Ancak bu şekilde kendimizi geliştirebiliriz. Öte yandan, başkalarına yardım etmeye de muhtacız. Kendisine ihtiyaç duyulmayan, diğerlerine yardım edemeyen insan yalnızlaşır ve körelir. Lakin ‘yardım’da başlı başına, belirli düzenleri olan bir sistemdir. Bu düzenlerin ihlali ise iyileştirici çözümler yerine yaralayıcı sonuçlar doğurabilir.”
Peki, dayanışmaya giden yolda son olarak diğerkamlığı tanımlayalım:
İnsan olmaktır özetle diğerkamlık ve mutluluk diğerkamlıktan, dayanışmadan doğar…
Şamil Saribaş, Aile ve Çift Terapisti