Sorumluluk nedir? Sorumluluk verilir mi alınır mı? Doğuştan getirdiğimiz sorumluluklar var mıdır? İnsan olmak sorumlu olmak mı demektir? Çocuklara sorumluluk bilinci/duygusu nasıl ve ne zaman kazandırılmalıdır? Annemize, babamıza (ebeveynlerimize), kardeşlerimize, arkadaş ve yakınlarımıza, çalışanlarımıza, ast ve üstlerimize, çevremize, yaşadığımız dünyaya, doğaya karşı sorumluluklarımız nelerdir ve bunları nasıl bilebiliriz?
TDK; “kişinin kendi davranışlarını veya kendi yetki alanına giren herhangi bir olayın sonuçlarını üstlenmesi, sorum, mesuliyet” olarak tanımlıyor sorumluluğu. Başlıkta mutluluğun bir tanımı/yolu olarak önerdim sorumluluk alma meselesini. Bu hafta sorumluluk konusuna bir giriş yapacağız ve önümüzdeki birkaç yazıyı girişteki soruları yanıtlamak üzere bu temaya ayıracağım.
SORUMLULUK ALARAK İŞE BAŞLAYIN
“Onu rahat bırakın, onun suçu yok, tüm sorumluluk benim!” diyerek sahneye giren bir sesi hayal edin. Zihnimizde bu kişiye ve üstlendiği duruma (suça) dair birçok senaryo ve soru oluşuyor eminim. Bu örnekte olduğu gibi, konuya dair daha çok bilgimiz olmadığında ve konuyu kendi bağlamında değerlendirmediğimizde yanlı ve yanlış değerlendirmemiz, sonucunda da yanlış yapmamız çok olası. O zaman anlamak için ilk adım olarak sorumluluk alarak işe başlayabiliriz. Sonrasında da sorular sorarak yol haritamızı çıkarabiliriz ve daha ‘sorumlu’ davranmış sayılabiliriz.
KARAR VERİN ve EYLEME GEÇİN!
“İnsan olmak her şeyden önce sorumlu olmaktır.” Saint-Exupéry
“Her insan herkes karşısında her şeyden sorumludur.” Dostoyevski
“İnsanların çoğu özgürlüğü gerçekten istemezler; özgürlük sorumluluk gerektirir ve insanların çoğu da bundan korkar.” Sigmund Freud
“Sorumluluk almayan insanın neyi, ne kadar, ne zaman, nasıl yapacağına dair sınırları belirgin değildir.” Doğan Cüceloğlu
Bu dört görüşten hareketle; korku, özgürlük, insan olmak, sınır ve istemek kavramları üzerinden sorumluluk meselesini irdelemeye başlayabiliriz. Geçen haftaki yazımızda değindiğimiz ‘gibi olmak’ meselesinde olduğu gibi sorumluluk için karar vermek, eyleme geçmek ve –mış gibi yapmamak gerekir. Karar aldığımız bir durum ya da konuyla ilgili sorumluluk almıyorsak sadece –mış gibi yapmış oluruz ve –mış gibi yapıyorsak da sonuçlar bizi yüksek ihtimalle hüsrana uğratır.
Hüsran duygusu büyümemiz, öğrenmemiz ve değişmemiz için çok öğreticidir ancak sorumluluk almamamızın yaratacağı hüsran duyguları bazen taşıyamayacağımız boyutlarda olabilir. Böyle durumlarla karşılaşmamak için de tıpkı bir inşaat projesi, tıpkı bir yemek tarifi gibi; her şeyin ölçüsünce, zamanında, kararında ve tarif edildiği gibi yapılmasında kararlı olmalıyız. İyi bir yol haritamız ve her zaman bize yol gösterebilecek akıl hocalarımız, deniz fenerlerimiz olmalı.
MUTLULUK CENNETSE, BEDELİ SORUMLUKTUR!
Sınır ve özgürlük kavramı, korkular ile de insan olmak meselesi hem çok iç içe hem de birbirleri ile çok ilintili kavramlar. Sorumluluk için özgürlüğe, özgürlük için sınırlarımızı bilmeye ihtiyacımız var ve bu sınırları aşmaktaki heyecanımızsa, özgürlüğe giden yolumuzda önümüzü aydınlatan ışığımız/enerjimiz olacaktır. Bu yolda insan olmamızın doğal sonucu (belirsizlik, başarısızlık, mutsuzluk kaygıları ile) korkunun ortaya çıkması da kaçınılmaz bir durumdur. Freud’un insanların korktuğunu ifade ettiği durum tam da bu talip olunan ama ne kadarının yapılabileceğinden emin olunamayan, başarısızlıkla, mutsuzlukla sonuçlanmasından endişe edilen ‘sorumluluk alma’ meselesidir.
Durum bu noktada halk arasında ve filmlerde epey espri konusu haline getirilen ‘herkes cennete gitmek ister ama kimse ölmek istemez’ deyimini çağrıştırıyor. Sorumluluk alma meselesi tam da böyle bir denklemle anlaşılabilir. Başarıyı, mutluluğu, güzelliği, ünü kısacası sizin için ‘cenneti’ istiyorsanız size ‘ölmek’ gibi gelen sorumluklarınız için bir şeyler yapmalısınız. Haftaya kaldığımız yerde devam edeceğiz; bu arada sorumluluklarınızın bir listesini yapmaya çalışarak iyi bir başlangıç yapabilirsiniz.
Şamil Saribaş, Aile ve Çift Terapisti