2 dakika okundu
24 May
24May

"… başlangıçta kendime çizdiğim planın
gerekirliklerinin dışına çıktığımı fark etmeye
başlıyorum. Beni buna götüren şey Stoacı
sistemin olağanüstü yapısı ve ele aldığı
konuların mükemmel bir biçimde birbirleriyle
tutarlılığı oldu. Lütfen bana ciddi olarak
söyleyin o sizin içinizi de hayranlıkla
doldurmuyor mu?”                               

Cicero, İyiler ve Kötülerin Sınırları Üzerine 


Stoa felsefesinin kurucusu Kıbrıslı Zenon, Kinik bir öğrenci olarak felsefeye merhaba der. 

Kinik okul için toplumsal sistem, kuralları ve değer yargıları insan doğasına aykırı, ahlaktan yoksun, sahte ve çürümüştür. Bu sebeple Kinikler tarafından toplum ve onun kuralları reddedilir. Bu reddediş yalnızca sözel değil, Kinik bir yaşam ile insanların gözlerine sokulur. Kinik öğretmenlerin, felsefeleri gereği, öğrencilerinin toplum içerisinde utanmalarını ortadan kaldırmak için - balığa ip bağlayarak onu kent meydanında gezdirmek gibi- zorlayıcı ödevler verdikleri bilinir. Kıbrıslı Zenon bir Kinik için oldukça çekingendir. Krates bu öğrencisinin utangaçlığını yenmesi için meydanda elinde mercimek çorbası dolu bir kase taşıtırken, Zenon’un utanarak çorbayı saklamaya çalıştığını fark eder ve elindeki baston ile kaseyi kırar. Mercimek çorbası bacaklarından aşağıya akan Zenon meydandan koşarak kaçarken Krates arkasından bağırır: “Nereye kaçıyorsun küçük Fenikeli, dökülen çorba idi, sana bir şey olmadı ki…” 

Toplum içinde yaşamanın insan doğasının bir parçası olduğunu düşünerek Kinik topluluğa dahil olmayan Zenon, eğitimine farklı öğretmenlerle devam eder ve sonunda kendi felsefe okulunu kurar. Meydanda, sütunları olan bir galeride kırk yıl boyunca derslerini verir. Takipçilerine, bu ders aldıkları yer kastedilerek Stoacılar denir. 

Zenon geçirdiği gemi kazasının ve dolayısıyla iflasının onu felsefe ile tanıştırdığını, bu sebeple kendisini daha iyi bir yolculuğa başlattığını söyler. Atina’ya bir yabancı olarak gelir ancak felsefeye yaptığı hizmetler ve yaşamı ile gençleri erdem ve ölçülülüğe özendirdiği için kendisine şehrin surlarının anahtarıyla birlikte altın bir çelenk sunulur, tunçtan bir heykeli dikilir. 

*** 

Stoa felsefesinin Sokratesçi ve Kinik kökenlerine göz attıktan sonra bir adım daha ilerleyerek bu felsefenin geliştiği süreçte dönem insanına eşlik edelim… 

Stoa felsefesinin geliştiği süreçte Atina insanının kafası karışıktır. Daha önce sitenin yönetiminde doğrudan söz sahibi olan, kendisini sitenin bir üyesi, seçkin ve etkin bir parçası olarak gören, ekonomik açıdan güçlü hisseden Atina insanı için düzen değişmiştir.   

Büyük İskender’in seferleri ile vatandaş, site yönetimindeki etkinliği elinden alınarak imparatorluğun tebaası haline getirilmiş, ülke refahı gerileyerek sosyal anlamda kaos ve çözülme başlamıştır. Teselliyi aradıkları çok tanrılı dinleri sorgulanır hale gelmiş ve dinin toplumu bir arada tutuculuğu ortadan kalkmıştır. Günlük yaşam içerisinde değerler ve ahlak erimiştir. Dönem insanı mutsuzdur, kendini yalnız ve savrulmuş hissetmektedir. 

İşte bu sosyal iklimde dış dünyada varlığını anlamlandıracak sağlam bir yapı bulamayan Atina insanı, mutluluğu ve huzuru iç dünyasında aramaya yönelerek belki de bu koşullar altında dünyayı değil kendisini değiştirmeyi amaç edindi. 

Birçok felsefe tarihçisine göre aradan 2000 yıl geçmesine rağmen günümüz insanının yalnızlığı, değersiz hissedişi, mutsuzluğu, iç huzuru arayışı değişmedi. Seçenekleri çoğaldı, kafası daha da karıştı… Bu süreçte Stoa felsefesi gerek bir çok terapi ve felsefe anlayışına ilham vererek gerek güncellenip yenilenerek teselliyi felsefede arayanlara eşlik etti. Başarısında ve ayakta kalışında evreni ve onun içindeki insanı doğasına uygun şekilde ele alıp yorumlaması etkili oldu. 

*** 

Stoa felsefesini yalnızca pratik bir yaşam kılavuzu ya da ahlak felsefesi olarak değerlendirmek yanlış olur, Aristoteles’ten sonra Stoacılar mantık alanına büyük katkılar sunmuşlardır. Stoacılar felsefelerini fizik, mantık ve etik üçlüsü üzerine oturturlar. Bu kavramlar günümüzden farklı anlamları içerse de bu felsefeyi bir yaşama felsefesi olarak hayata geçirmek istiyorsanız dünyanın nasıl çalıştığı hakkında bilgi ve fikre sahip olmanız (fizik) ve evreni, olayları, kendinizi, diğerlerini sağlıklı bir akıl yürütme ile değerlendirmeniz (mantık) gerekmektedir. Bu iki alan size anlamlı bir yaşam için (nasıl yaşamalıyım, nasıl davranmalıyım, nasıl erdemli bir yaşama ulaşırım, ruhsal dinginliği nasıl yakalarım) gerekli yol haritasını sunacaktır. 

Stoacılar felsefe bahçesinin toprağını fizik, çitlerini mantık, ürünlerini ise etik olarak tanımlarlar. İyi bir ürün almak için verimli toprağınızı iyi işlemeli ve sınırlarını iyi korumalısınız.    

Stoacılar dünyayı evrensel bir aklın (Logos) yönettiğine inanmaktaydılar. Dünyaya içkin, panteist bir tanrı anlayışları vardı. Bu evrensel akıldan her yerdedir ve dolayısıyla insan da ondan payını alır. Bununla birlikte iyi bir insan olmak için Logos’u seküler bir şekilde olabileceği gibi sahip olduğunuz dini inanç ya da felsefeler ile de kavrayabilmeniz mümkün. 

Doğaya uygun yaşam mutluluğun ve içsel huzurun anahtarıdır. Ancak bununla, doğada vakit geçirmek ya da ağaçlara sarılmak anlaşılmamalıdır. İnsanı diğer varlıklardan ayıran özelliğinin aklı olması sebebiyle doğaya uygun yaşam akılcı, akla uygun bir yaşamdır. 

Stoa felsefesi, aklı ön plana çıkarması sebebiyle herkese uygun ve herkes için iyi bir yol haritası olmayabilir. Duygular Stoacılara göre bir sonuçtur. Öfke, kıskançlık, korku ve kaygı gibi duygular ruh dinginliği açısından zararlı, dolayısıyla yanlış akıl yürütme sonucu ortaya çıkan olumsuz sonuçlardır. Bu sebeple birçok yorumcu tarafından kabaca zombi felsefesi olarak değerlendirilir. Burada “ruhsal dinginliğimizin altını oyan duyguları tanıyıp, anlamak ve sebep oldukları akıl yürütmeleri Stoacı bir açıdan değerlendirmek” daha uygun bir açıklama olarak kabul görebilir. 

Stoa felsefesi yaygın kanının aksine bir eylem felsefesidir. Metinleri okuyup, günlük düşünce egzersizlerini yaparak ve eyleme geçerek yaşama felsefesine dönüşüp içselleştirilebilir. 

Kiniklerle ortaya çıkan evrensel dünya vatandaşlığı görüşü Stoacılar için de geçerlidir. Toplumsal statüler arasında Stoacı olmak yönünden bir engel ve ayrım yoktur. Erdemli bir yaşam sürmek ya da iyi insan olmak için zenginliğe, güzelliğe ya da şöhretli olmaya gerek olmadığını ileri sürer. 

Günümüzden 2000 yıl önceki dünya algısı ile günümüzde bilimin aldığı yol karşılaştırıldığında bu felsefenin de metinlerini yorumlamada güncellenme ihtiyacı doğmaktadır. Stoa felsefesi bunu kendi içerisinde kuruluş döneminden itibaren gerçekleştirmektedir. Bugün modern Stoacıların, filozofların, akademisyen ve terapistlerin de bulunduğu binlerce insan her sonbaharda Stoic Week adlı etkinlikte hem Stoacı yaşamı deneyimlemek hem de bu deneyimlerin etkisi hakkında bilimsel veri toplamak amacıyla bir araya geliyor. Her geçen yıl katılımcı sayısındaki artış, Stoacılık hakkında yapılan çalışma ve yayın içeriğinin çeşitlenmesi bize, Stoa felsefesinin daha birçok insanın yaşamına dokunmaya devam edeceğini gösteriyor. 

Sağlıkla… 

Psikolog Gülşah ÖNCÜ 

24 Mayıs 2021

Yorumlar
* Bu e-posta internet sitesinde yayınlanmayacaktır.