2 dakika okundu
02 Feb
02Feb

Tamamlamadığımız, yarım bıraktığımız işler bazen bizi geçmişte çözmeden bıraktığımız bir düğümle yeniden yüzleşmeye çağırıyor olabilir.

İskender Savaşır


Nietzsche, eylemsizliği çoğu zaman tembellikle değil, irade eksikliğiyle açıklar. Gerçekten de, bir işe başlamanın önündeki en büyük engel, yeterince istek duymamak ya da bu isteği eyleme dökecek gücü bulamamaktır. Oysa Marcus Aurelius’un hatırlattığı gibi, bir işi yapmanın en iyi yolu, onu ertelemeden hemen yapmaktır. Bekledikçe zihnimiz bahaneler üretir, zorlanacağımızı düşünür ve harekete geçmek daha da güçleşir. Dostoyevski’nin sözleri ise bu tuzağı gözler önüne serer: İnsan, hep zamanının olduğunu sanarak yaşar, ancak çoğu fırsat tam da bu düşünce yüzünden kaçıp gider. 

Erteleme, hepimizin zaman zaman deneyimlediği davranışsal bir örüntüdür. Genellikle zor, rahatsız edici veya hoş olmayan görevleri, olası olumsuz sonuçlarına rağmen ertelemek şeklinde kendini gösterir. Bu durum, göreve başlamakta gecikme, işi başka bir tarihe ya da son ana bırakma biçiminde ortaya çıkar. 


Üşengeç değilsin, sadece mutsuzsun ve mutsuz insanlar yorgun olur, hiçbir şey yapmak istemezler.

Bukowski


Ertelememizin sebebi tembellik değil! 

Erteleme genellikle tembellik olarak algılansa da, aslında iki farklı davranıştır. Tembellik, bilinçli olarak bir işten kaçınmak ve rahatlık arayışıdır. Tembel kişi, yapılması gerekeni bilse de harekete geçmek istemez. Erteleme ise genellikle kaygı, mükemmeliyetçilik, başarısızlık korkusu ya da motivasyon eksikliği gibi psikolojik nedenlerle gerçekleşir. Erteleyen kişi, yapması gerekeni bilir ve bu durumdan rahatsız olur. Ancak görev büyüdükçe başlamak zorlaşır ve kişi, rahatlatıcı başka işlerle zaman geçirir. Bu yüzden, ertelemenin tembellik olmadığını, altında yatan duygusal ve psikolojik sebeplerin farkında olarak ele almak daha doğru olacaktır. 

Erteleme genellikle, bireyin hayatındaki belirli duygusal yüklerle ilgili derin bir mücadeleyi yansıtır. Bu yönüyle erteleme, aslında bir tür kaçınma davranışıdır; kişi, yapılması gerekeni erteleyerek kaygılarından kaçmaya çalışır.   


Kişilik özelliklerimizin etkisi 

Özellikle düşük özsaygı, mükemmeliyetçilik, zaman yönetimindeki eksikliklerimiz, dikkat dağınıklığı ve düşük motivasyon gibi faktörler ertelemeyi tetikler. Bu durum, bireylerin verimli bir şekilde işleri tamamlamalarını engellerken, kaygıyı ve suçluluk duygusunu da artırır. Erteleme, yalnızca işlerin tamamlanmaması değil, aynı zamanda zamanın ve hayatın da ertelenmesidir. Erteleme davranışının içinde ölümle yüzleşmeyi, dolayısıyla yaşama kararını, yaşamı ertelemek de vardır. Diyebiliriz ki her erteleme biraz da yaşamın geçici doğasıyla yüzleşmeyi ertelemektir. 


Sinemada ertelemecilik 

Stranger Than Fiction ve Yes Man filmlerini, ertelemenin hayatımızı nasıl şekillendirdiğini görmek için izleyebilirsiniz. Stranger Than Fiction, başladığımızda her şeyin değişebileceğini ancak ilk adımı atmanın ne kadar da zor olabileceğini gösteren etkileyici bir hikâye. Ana karakter, hayatının aslında önceden yazılmış bir senaryo gibi ilerlediğini fark eder ve ancak kontrolü eline aldığında gerçekten yaşamaya ve tırnak içinde mutlu olmaya başlar. Yes Man ise sürekli bahanelerle hayatı erteleyen bir adamın, her şeye "evet" demeye başladığında nasıl dönüşüm geçirdiğini anlatan eğlenceli bir film. Her iki film de ertelemenin konforlu ama kısır döngü yaratan doğasına ışık tutarken, harekete geçmenin hayatı nasıl dönüştürebileceğini bize gösterir. 

Oğuz Atay’ın “Kötü bir resim asarım korkusuyla hiç resim asmadım; kötü yaşarım korkusuyla hiç yaşamadım.” sözü, psikanalitik açıdan içsel çatışmalar ve süperegonun etkisini yansıtır. 'Kötü yaşarım korkusuyla hiç yaşamadım' diyerek, birey olası başarısızlık ve yetersizlik korkusuyla harekete geçmekten kaçınır. Bu, süperegonun mükemmeliyetçi ve eleştirel seslerinin bir yansıması olabilir. Erteleme, bilinçdışında bu korku ve kaygıları bir savunma mekanizması olarak gizler. Kişi, mükemmel olmayan bir şey yapmaktan kaçarken, aslında yüzleşmekten korktuğu içsel çatışmalarını ertelemiş olur.   


Ertelemenin ruhsallığımızdaki izleri 

Erteleme, bireyin bilinçdışı çatışmalarının bir yansıması olabilir. Süperego ile id arasındaki gerilim, kişinin sorumluluklarıyla arzuları arasında sıkışmasına yol açabilir. Süperegonun katı baskıları kaygıyı artırırken, idin anlık haz arayışı erteleme davranışını tetikleyebilir. Ayrıca, başarısızlık korkusu da ertelemeye yol açabilir. Çocuklukta yeterince onaylanmamak veya sıkça eleştirilmek, öz güveni zedeler ve yetişkinlikte sorumluluklardan kaçma eğilimini güçlendirir. Erteleme, otorite figürlerine karşı bir direnç olarak da ortaya çıkabilir. Çocuklukta aşırı bağımlı ilişkiler geliştiren birey, yetişkinlikte sorumlulukları üstlenmek yerine başkalarından destek bekleyebilir. Mükemmeliyetçilik ve narsisistik savunmalar da ertelemeyi tetikler; kişi, başkalarının takdirini kazanma veya kusursuz olma isteğiyle harekete geçmekten kaçınabilir.   


Günlük hayattan bazı erteleme halleri ve ruhsal arka planları 

Ev temizliğini erteleme: Erteleme davranışı, kişinin yaşadığı çevreyle ilgili ilgisizliğini ya da içsel karmaşasını yansıtabilir. Psikanalitik açıdan bakıldığında, dağınıklık veya kirli bir ortam, bireyin kendi iç dünyasındaki düzensizlik ve çözümlenmemiş çatışmaların bir dışavurumu olarak görülebilir. Kişi, belki de geçmişte kendisine dayatılan katı temizlik ve düzen beklentilerine karşı bir isyan olarak bu davranışı sergiliyor olabilir. 

Bir işin, projenin teslimini erteleme: Bu tür bir erteleme, kişinin yetkinliğiyle ilgili bilinçdışı korkuları, mükemmeliyetçi beklentileri ya da başarısızlık endişelerini düşündürebilir. Kişi yapacağı işin yetersiz olacağına inanarak öz değerini korumaya çalışır; “Eğer yapmazsam başarısız olamam” düşüncesiyle harekete geçmekten kaçınıyor olabilir. 

Sağlıklı yaşama, spora başlamayı erteleme: Bireyin bedenine iyi bakma ve sağlığını koruma konusunda yaşadığı bu erteleme, kendi bedenine yönelik bilinçdışı bir öfkenin, suçluluğun ya da değersizlik hissinin yansıması olabilir. Kişi, sağlığına özen göstermeyi hak etmediğine inanıyor olabilir ya da kendi bedenini ihmal ederek geçmişte yaşadığı bir hayal kırıklığını, cezalandırma yoluyla tekrar yaşıyor olabilir. 

Duygusal ilişkilerde derinleşmeyi erteleme: Bu davranış, kişinin yakınlık kurma korkusu, terk edilme kaygısı ya da bağımlılık geliştirme endişeleri ile bağlantılı olabilir. Kişi derinleşmeyi erteleyerek çocukluk dönemindeki güvensiz bağlanma deneyimlerinden kendini korumaya çalışıyor olabilir. Sevilmek ve bağlılık kurmak, aynı zamanda incinmek anlamına da gelebilir ve bu riskten kaçınmak için mesafe koymak daha güvenli bir alan sunar kişiye. 

Kişisel hijyen ve bakımını erteleme: Kişinin kendi bedenine gösterdiği ilgi eksikliği, depresif duygu durumlarının ya da düşük öz saygının bir belirtisi olabilir. Kişi kendine bakım yaparak 'iyi' olmayı hak etmediğine inanıyor olabilir. Erteleme, kendini cezalandırma ya da kendine karşı beslediği bir öfkenin dışavurumu olabilir. 

Aile içi görev ve sorumlulukları erteleme: Aile içindeki görevleri ertelemek, bireyin bu sorumlulukları bir yük olarak gördüğünü ya da aile dinamiklerinde çözümlenmemiş çatışmalar olduğunu gösterebilir. Psikanalitik olarak, kişi aileye karşı bir öfke ya da pasif agresif bir direnç geliştirmiş olabilir; özellikle de çocuklukta ailesi tarafından yeterince desteklenmediğini hissetmişse, sorumluluklarını üstlenmek istememesi anlaşılabilir bir tepki olarak görülebilir. 


Nasıl ertelemeyiz? 

Erteleme davranışlarımız, yüzeyde basit bir tembellik gibi görünebilir ancak aslında derinlerde çözülmeyi bekleyen duygusal yaraların, çatışmaların ve bilinçdışı süreçlerin bir yansımasıdır. Geçmiş deneyimlerimiz, içsel çatışmalarımız ve kendimize dair algımız, bizi harekete geçmekten alıkoyan görünmeyen engeller gibi olabilir. Her ertelenen an, içsel dünyamızla ilgili bize bir şeyler söylemeye çalışır; kendimizi sabote edişimizin, korkularımızın ve direnişlerimizin bir ifadesidir. Bu davranışların kökenlerine inmek, daha şefkatli ve anlayışlı bir yaklaşım geliştirmemize yardımcı olabilir. 

Erteleme ile başa çıkmanın ilk adımı, nedenlerini keşfetmektir. İşin zor veya sıkıcı olması mı, yoksa sadece başlamakta mı zorlanıyorsunuz? Bu soruları yanıtlamak, erteleme davranışınızı anlamanıza yardımcı olur. Büyük hedefleri küçük, ulaşılabilir adımlara bölüp bu adımları sırayla tamamlamak, ilerlemenizi kolaylaştırır. Ayrıca, ilham beklemek yerine hemen harekete geçmek en etkili yoldur çünkü ilham, çalışmaya başladığımızda gelir. Günlük hedefler belirleyip başarılarınızı kutlamak da motivasyonunuzu artırabilir. 

Ertelemenin zararlı etkileriyle karşılaştığınızda, kendinizi suçlamak yerine bu durumu kabul etmek ve cesaret bulmak önemlidir. Korkularla yüzleşip küçük adımlarla büyük değişiklikler yaratmak, erteleme ile baş etmenin anahtarıdır. Unutmayın, harekete geçmek, ertelemenin sonlanmasının ilk adımıdır. 

Efsanevi sporcu Muhammed Ali’nin şu sözleri bize her zorluğun ardından bir ödül olduğunu hatırlatır: “Antrenmanın her dakikasından nefret ettim. Ama kendime, 'vazgeçme' dedim. Şimdi zorlan, ama hayatının geri kalanını bir şampiyon olarak yaşa.” Eğer yeterince ilham aldığınıza inanıyorsanız, şimdi ertelediklerinizi önünüze alıp harekete geçebilirsiniz :)

Psikoterapist Şamil Saribaş

Yorumlar
* Bu e-posta internet sitesinde yayınlanmayacaktır.