Çocukların anne babaları tarafından hayal kırıklığına uğratılması ve
bu hayal kırıklığını bazen bir ihanet gibi yaşamaları kaçınılmazdır.
Hayat, bu ihanetlerin teker teker ve ayrı ayrı üstesinden gelme sürecidir.
İskender Savaşır
Senden Bunu Beklemezdim!
Hayal kırıklığı yaşadığımızda belki de en çok kullandığımız cümlelerden biri bu. Beklentilerle yakından ilgili olan bu duygu, Arapça düşme anlamındaki “sukut” ve hayal kelimelerinin birleşimiyle oluşan “sukut-ı hayal” tabiriyle çarpıcı bir şekilde dile getirilir. Hayal kırıklığı, büyümek, olgunlaşmak ve insan olmanın bir parçasıdır. Bizi dönüştüren şeyler genellikle bu kırılma anlarıdır. Partnerimizle, arkadaşımızla, dostumuzla, kardeşimizle, çocuğumuzla, ana babamızla, yöneticimizle, evde, işyerinde, ailede, kariyerde kısacası her yerde ve herkesle yaşayabileceğimiz bir duygu hayal kırıklığı. Belki de en çok kendimizle. “Kendi kendinin mutluluğuna engel olmak yolunda insan fevkalade beceriklidir.” demiştir Andre Gide. Peki, hayal kırıklığı yaşamanın kökeninde ne yatar? Hayal kırıklığının sebebi genellikle beklentilerimizin karşılanmamasıdır. Hayattan neler isteyebileceğimizi, hangi haklara sahip olduğumuzu neden öğretmezler ki “Hayat Bilgisi” dersinde? Beklediğimiz, arzu ettiğimiz şeylerin gerçekleşmemesi bizi çaresizlik ve üzüntüye sürükler. Gelin şimdi bu duygunun izini sürelim.
Hayal Kırıklığı ve Benlik İdeali
Hayal kırıklığı, genellikle benlik idealimizin gerçeklikten uzaklaştığı anlarda daha yoğun hissedilir. Benlik ideali, bireyin kendine dair oluşturduğu, ulaşmayı arzuladığı hedefleri ve sahip olmak istediği özellikleri ifade eder. Bu idealler, kişinin potansiyelini harekete geçirebilir ve ona ilham verebilir; ancak, gerçeklikten kopuk ve aşırı narsistik hayallere dayandığında, kişi kendini kaçınılmaz bir şekilde hayal kırıklığının pençesinde bulabilir. Gerçekçi hayaller kurmak, bireyin kendi sınırlarını kabullenmesini ve bu sınırlar dâhilinde anlamlı hedefler belirlemesini sağlar. Bu yaklaşım, hayal kırıklığının yıkıcı etkilerini azaltır ve bireyin yaşamı daha dengeli ve huzurlu bir şekilde deneyimlemesine yardımcı olur. Önemli olan, ideallerimizi gerçeklikle uyumlu hale getirerek yaşamın sunduğu fırsatları daha bilinçli bir şekilde değerlendirebilmektir. Bu tutum, daha sürdürülebilir bir mutluluğun kapısını açar ve bizi yaşamla daha derin bir barışa ulaştırır.
Hayal Kırıklığının Duygusal Yansımaları
Beklentilerimiz karşılanmadığında öfke, üzüntü, utanç, suçluluk gibi duyguları bir arada yaşarız. Özellikle beklentilerimizin yüksek olduğu alanlarda bu duygular daha yoğun hissedilir. Yanlış kararlar verdiğimizi veya arzuladıklarımıza ulaşamayacağımızı kabullenmek zorlayıcıdır. Çocuksulaşırız, kural, yasa, doğru, yanlış düşünmek istemeyiz. Zaten istesek de düşünemeyiz çoğu zaman. Bu hale geçtiğimizi görmek kısa süreli, iç paranteze alınmış biçimde kendimize karşı da başka bir hayal kırıklığını yaşatır bize. İlk yaşanan sarsıcı, yıkıcı, korkutucu büyük deprem sonrası gelen artçı depremler gibi… Ancak hayal kırıklığına uğramak kadar bir başkasını hayal kırıklığına uğratmak, hayal kırıklığı yaşatan kişi olmak da insan için oldukça korkutucu görünmektedir.
Çocukluktan Gelen Bir Refleks
En çok çocuklar yaşar hayal kırıklığını ve en çok da çocuklukta yaşarız. Hayat, bizi seçimsizlik ve mecburiyetlerle dolu bir dünyaya getirir. Evimiz, ailemiz, okulumuz ve çevremiz üzerinde kontrolümüz yoktur. Bu durum bizde öfke ve sıkışma hissi yaratabilir. Yetişkinlikte de bu çocukluk refleksleriyle hareket edebilir, hayal kırıklığına öfkeli ve tepkisel yanıtlar verebiliriz. Yaşanan hayal kırıklığı sonrası: içimizde boşalmayı bekleyen öfke, kızgınlık, şiddet kutumuzun kapakları istemeden açılıverir ve en yakınlarımız bundan nasibini alabilir. Önemli olan başımıza geleni yorumlar, analiz ederken yaşadığımız ağır ve yıkıcı duyguların etkisinde kalmadan, bu duygular demlendikten, sindirilebildikten sonra yaşanılana, aslında olana, başımıza gelene gerçekçi bakabilmektir. Hayal kırıklığının kendisi ya da yaşanma hali depresyon değilse de; hayal kırıklığının etkileri bizi depresyona sürükleyebilir, benzer tablolar yaşamamıza neden olabilir.
Hayal Kırıklığı ve Hüsranın İncelikleri
Adam Phillips, hayal kırıklığını; hüsran, zorbalık, iyimserlik ve bağımlılık kavramlarıyla açıklar. Hüsran yaşamadan, hüsrana uğramadan tatmin olamayacağımızı söyler. Yaşadığımız bir hayal kırıklığı aynı zamanda bir hüsrana uğramak ve tatmin olmaktır der. Hüsran, istediklerimizin olmaması ise bunu bize vermeyen birisi vardır ve o kişi zorbadır. Yaşadığımız hüsran karşısında biz de o kişi için zorba olmak, biz de onu hüsrana uğratmak isteriz. Tıpkı çocukların istediği yapılmadığında ebeveynlerine kötü sözler -çocuktan hiç beklenmeyen- sarf ettiğinde olduğu gibi. Çocukken ebeveynlerimiz hem harikalar yaratan Alaattin’in sihirli lambası içindeki cin hem de istediklerimizi vermeyen, elimizden alan zorbadır. Hem cennet hem de cehennemdir. Ian Craib ise “Hayal Kırıklığı” adlı kitabında modern dünyanın hayal kırıklığı yaratmada büyük rol oynadığını söyler. “Yaşamın karanlık tarafını –hayal kırıklığı ve ölüm– kabul etmedikçe yaşam daha zor hale gelir” diyerek gerçekçiliğin önemine vurgu yapar.
Hayal Kırıklığı Karşısında Neler Yapabiliriz?
Hayatta karşılaştığımız her olayı anlamak ve bu olayların etkisiyle sakinleşebilmek için kendimize zaman tanımamız gerekir. Problemleri kabul etmek, çözüm üretmenin ilk ve en kritik adımıdır. Bununla birlikte, gerçekçi beklentiler oluşturmak, hayatın her zaman istediğimiz yönde ilerlemeyeceğini kabullenmek bizi hem ruhen hem de zihnen daha dayanıklı kılar. Hissettiklerimizi paylaşmak, bu yükü hafifletmenin önemli bir yoludur; çünkü duyguları ifade etmenin farklı yollarını öğrenmek, kendimizi daha iyi anlamamıza ve başkalarıyla daha derin bağlar kurmamıza olanak tanır. Hayal kırıklıklarına bir dönüşüm fırsatı olarak bakabiliriz; çünkü bu duygular büyümeyi, öğrenmeyi ve hayatı daha derin bir farkındalıkla yaşamayı mümkün kılar. Ancak hayal kırıklığını doğru şekilde ele almak, hem kendimizi hem de etrafımızdakileri daha iyi anlamamıza yardımcı olur. Unutmayalım ki, hayal kırıklığıyla yüzleşmek bizi olgunlaştırır, yaşama karşı daha büyük bir barış ve kabulleniş geliştirmemizi sağlar.
Psikoterapist Şamil Saribaş